Haberler


Karadeniz, can Karadeniz

Avrupa'nın tamamına yakınını, dünyanın da önemli ülkelerini gezmek, görmek, farklılıkları yerinde yaşamak kısmet oldu. Avrupa'yı gezip, tanıdığımız kadar ülkemizi ve güzelliklerini görememiştik. Bu yıl, Karadeniz bölgesini gezmeyi ve zenginliklerini yerinde görerek, siz sevgili okuyucularımla paylaşmayı planlamıştım.

Karavanımızla Frankfurt'tan yola çıkarak, İstanbul'a ilk durağımıza vardık. Hedefimiz; Karadenizi, Karasu/Adapazarı'ndan başlayarak sonuna kadar tanımak ve güzelliklerini yaşamak.

Karasu, Adapazarı'nın sahil kasabası. Oldukça gelişmiş, tatili yalnız Güney ve Ege sahillerinde yapanlar için İstanbul'un hemen yanı başında kumsalı ve tabii güzellikleriyle Karadeniz'de; Denizin ve tabiatın zenginliklerini yaşayacaklardır. Akçakoca, bir tarafını denize, diğer tarafını da fındıklık ve zengin ormanlardan oluşan dağlara dayamış. Oturup, bir kahve içmek, açsanız zengin mutfağındaki güzel yemeklerini yerken, Karadenizi de seyretme zevkini tatmış olursunuz.

Karadeniz Ereğli, Zonguldak derken, küçük bir belde olan Çatalağzı'nda konaklıyor, denizin de tadını çıkartıyoruz. Bartın ve Amasra. Amasra denizi ve tarihiyle farklı bir belde. Amasra en yerli turist çeken, hem denizi hem de tarihi dokusuyla gelenleri kendisine hayran bırakan güzel bir şehir. Fatih Sultan Mehmet han, 'Yeryüzünde Cennetten bir köşe' diyerek buraya ayrı bir paye vermiş. Amasra'dan Sinop istikametine Karadeniz kıyısından devam ediyoruz.

280 km olan mesafe bizleri yanıltıyor. Yol, oldukça dağlık ve kıvrımlardan oluşuyor. Bir tarafta güzel ormanlar, diğer tarafta Karadenizin engin suları sıkılmadan yol almanızı sağlıyor. Kastamonu il sınırlarına girerek, zengin ormanları, Milli parkı görüp geçiyorsunuz. Zamanı olanlara tavsiyemiz; hem orman hem de Deniz tatili yapma imkanı sunan bu bölgeye biraz daha vakit ayırarak, bölgenin tadını çıkartmaları. Amasra, Sinop arasını zorlu yol şartlarından dolayı bir günde ancak alabiliyorsunuz.

Sinop, tarihi kalesi ve şehir merkeziyle büyüleyici güzelliğe sahip Anadolu şehri. Çevreden çok fazla etkilenmemiş, keşfedilmeyi bekleyen özellikleriyle görülmesi gereken özelliklere sahip. Bafra ovası bereketli topraklarıyla size hoşgeldiniz diyor. Samsun, bölgenin en büyük şehri.

Samsun'la birlikte başka Karadeniz başlıyor. İçinden geçip, kısa bir mola vererek, Çarşamba'ya doğru yolumuza devam ediyoruz. Bu bölgeler, verimli ve sulak ovalarıyla, bölgenin can damarını oluşturuyor. Terme'den sonra artık, ova yerine sahil boyunca denize paralel yerleşim yerleri görüyorsunuz. Bir dostumuzu ziyaret için Ünye'ye giriyoruz. Bölgenin en büyük kasabalarından Ünye, Denize tepeden bakıyor. Şehircilik olarak da temiz ve bakımlı. Yemeğini yiyip, suyunu içtikten sonra Ordu'da doğru yola çıkıyoruz.

Uzun yıllardır dostumuz olan Mustafa Duran'ı arıyoruz. Ordu'da ise ziyaret edelim istedik. Arayınca Almanya'da olduğunu öğrendik. Evde de kimse yok. Bizi ısrarla misafir etmek istedi. Sağolsun, organize edip, Ordu'nun hakim tepesindeki evini yiğeni açarak bize tahsis etti. Oldukça dik bir yolu olan eve, Karavanla çıkamadık. Aşağıda park ederek, yürüyerek çıkmak zorunda kaldı. Gece, ışıl ışıl olan Ordu'yu tepeden seyrettik.
Denizine baktık ve ayrı huzur veriyor insana. Karadeniz bölgesinin en önemli ve düzenli şehirlerinden birisi olarak gördük Ordu'yu.

Sabah, yolumuza devam ettik. Giresun'un Kalesine çıkarak kahve içtik, şehri ve Topal Osman'ı ziyaret ederek, ruhuna Fatiha okuduk.

Trabzon topraklarına girince Vakfıkebir ekmeğini ve Akçaabat köftesini tatmadan geçemedik. Dostumuz Cemal Akşan'ın memleketi Akçaabat. Ona vekaleten Köftesini yiyip, şehiri tanımaya çalışıp, güzelliklerini hissettik.

Trabzon, kendine has engin gönüllü insanları ve marka olmuş futboluyla daha nice güzellikleri bünyesinde barındıran, dünyanın her tarafına yayılmış insanlarıyla farklı bir şehir. Şehri yakinen tanımak ve görmek için Boztepe'ye çıkıyoruz. Hamsiköy sütlacından yiyip, Boztepe'de semaver kaynatıyoruz. Bakıyoruz ki; hava oldukça nemli ve sıkıyor ver elini Uzungöl diyor yolumuza devam ediyoruz.

Uzungöl, havası, ormanı ile insanı cezbediyor. Turizm oldukça canlı görünüyor. Esnafla konuştuğumuzda sezonun çok sınırlı olduğunu, daha sonra önemli bir bölümünün kapandığını söylüyor. Burada turizmin tüm seneye yayılması ve çoğalması lazım. Almanya, İsviçre ve Avusturya'daki benzer yerler yazın ayrı, kışın ayrı güzelliklerle turiste hizmet sunuyor. Bir gece kalıp, akan derenin yanında çayımızı demleyip, Kuymağımızı yedikten sonra aşağıya, Karadenize iniyoruz. Rize'de bekleyenlerimize gitmek üzere.

Rize, Karadenizin son ili. Şehir merkezi oldukça gelişmiş, sıcakkanlı insanları ile misafirperver bir belde. Anzer Balı, bölgenin dünya markası olmuş önemli bir şifa kaynağı. Anzer yaylasında balcılık yapan ve Rize merkezinde işyeri olan Selahattin Deniz'in işyerine gidiyoruz. Balcılığın inceliğini ve Anzer balının farkını kendinden dinliyoruz. Dünyanın her tarafından gelen talepleri kalşılayamadıklarını öğreniyoruz. Şifa olarak satılan balı görüp dinledikten sonra birlikte yemeğe gidiyoruz. Huzur restoranın güzel atmosferinde bölgeye has lezzetleri tattıktan sonra Ayder yaylasına gitmek üzere ayrılıyoruz.

Çaykara'dan geçerek Ayder yaylasına geldiğimizde aşağıdaki nemli ve sıcak hava yerini serin ve ferah bir havaya bırakıyor. Şelalesi ve orman deniziyle insanı büyüleyen bir yapısı var. Geceyi burada geçirip, ayrılıyoruz bu güzelliklerden.
Ayder yaylasından Ardeşen'e doğru inerken ayrı güzellikleri görüp, yaşıyoruz.

Derenin karşı tarafında çeşitli markalarda ama ortak olarak yaptıkları ise Çay üretimi. Of Çay, Ada Çay, Çay-kur ve başka fabrikalar 'Yaş çay alınır, Para peşin ödenir.' gibi üreticileri teşvik eden pankartlar görüyoruz.

Ardeşen'den Hopa'ya buradan da Artvin'e doğru devam ediyoruz. Sis dağı denilen bölgeyi geçerken göz gözü görmüyor. Burayı geçene kadar oldukça zorlandığımızı da ifade etmek zorundayım.

Artvin'e gidene kadar yapılan barajların yanından yol aldık. Karadeniz'den ayrılmadan devam ediyoruz zannına kapıldık. Artvin şehir merkezine geldiğimizde dağın üstüne yerleşmiş, tek bir ana caddesi olan güzel Anadolumuzun hoş bir şehri.

Deriner barajı 249 metre gövde yüksekliği ile Dünyanın en büyük 6 barajı. Çoruh nehri üzerine kurulu barajın etrafından Erzurum'a giderken uzunca bir süre size eşlik ediyor baraj.
Yol güzergahında Tortum gölünün yanındaki tesislerde dinlenme molası vererek gölde yetişen alabalıkların lezzetlerine doyamadık.

Erzurum, Doğunun bir zamanlar cazibe merkezi olan Erzurum, sanayisi olmayan, az sayıdaki işyerleri ve üniversitesinin dışında iş imkanları sınırlı büyükşehir. Devamlı göç veren, gelir durumu oldukça düşük olduğu herhalde gözle görülüyor.
Erzurum'da Peygamber efendimizin arkadaşlarından olduğu bildirilen Erzurum'a hakim bir tepede türbesi bulunan Abdurrahman Gazi'yi ziyaret ederek, dua ettik.

Erzurum'un önemli eserlerinden Ulucami, Kalesi ve Yakutiye Medresesini ziyaret ettik. Çağ kebabı yiyerek, lezzetini tattık. Mert ve cömert insanların güzel diyarına elveda diyerek, Erzincan üzerinden Tokat'a geldik.

Tokat, benim memleketim. Dünyanın en güzel yerlerini de görseniz, vatan sevgisi denilen köyünüze ve yurdunuza geldiğinizde sizi ayrı bir heyecan kaplıyor. En güzelinin sizin yöreniz olduğunu anlıyor ve yaşıyorsunuz.
Önce Anne ve Babamın kabrini ziyaret ederek, hasretlik gideriyorum. Akraba ve yakınlarımızı da ziyaret edip, geçmişi yaşarken değişiklikleri, evlenen, vefat edenleri öğreniyoruz.
Hasret kaldığımız yöresel yemeklerden yiyip, suyundan içiyoruz. Tokat'a gelip de Tokat kebabından yemeden ayrılmak olmaz. Bizde Yeşil Vadi'de Tokat Kebabının tadına bakıyor, eşsiz lezzetiyle karnımızı doyuruyoruz. Tokat'tan Kayseri'ye hareket ediyoruz.

Kayseri'de dostumuz Mehmet Fatih Öztoprak'ın düğününe katılıyor ve Kayseri'yi tanımaya çalışıyoruz.
Bir günlük Kayseri seyahatinden Nevşehir, Aksaray'ı geçerek Karaman'a geldik. Uzun zamandır görüşemediğimiz iki kıymetli dostumuzu ziyaret ederek, yılların verdiği hasretliği gidererek sohbet ettik.

Konya, Isparta derken Denizli'ye geldik. Denizli'de çeşitli ziyaretler yaptık. Denizli son yılları Ege'de parlayan yıldızı. Sanayisi ve insanların çalışkanlıklarıyla tanınan bu güzel belde de görülüp, gezilecek yerlerde oldukça fazla.

Pamukkale, Karahayıt gibi farklı özellikleri ve güzellikleri olan bir bölge. Mutlaka görmeyenlerin gitmelerini tavsiye ederiz.

İstanbul ve Almanya'ya geri dönüş. Yorgun ama zihnen rahatlamış olmak insana ayrı bir huzur veriyor. Karavan yolculuğu insana daha geniş bir özgürlük alanı kazandırıyor.

Fakat kısa süreden ziyade biraz zaman ayrılabilmeli diyoruz.



Karadeniz, can Karadeniz