Haberler


Son nefesimi fabrikada vermek istiyorum

Varsa böyle bir ayrım, Uludağ İçecek gerçek bir Anadolu sermayesi hikâyesi. Şirketin kökeni 1870'te kurulan Keşiş Maden Suyu İşletmesi!ne kadar gidiyor. 1912'de ilk maden suyu işletme ruhsatını alan ortakların, haklarını Nilüfer Gazoz'un sahibi Mehmet Hakkı Bey'e devretmesi 1933 yılına rastlıyor. 1958 yılında da Nuri Erbak ve eşi Neriman Erbak'ın hisseleri devralması Uludağ İçecek için bir dönüm noktası. Tarih böyle köklü olunca, Uludağ İçecek, dümende oturan Mehmet Erbak için 'sadece bir şirket'ten fazlası oluyor. Erbak, "Başka işte gözümüz yok, yaptığımız işin en iyisini yapmak derdimiz" diyor.

Son dönemin furyası yabancı ortaklıklarla ilgili de ilginç değerlendirmeleri var Erbak'ın. İşte Uludağ İçecek Yönetim Kurulu Başkanı Erbak ile sohbetimizin öne çıkan başlıkları:

Yabancılardan ortaklık teklifi geliyor mu?

Hep oluyor. Nezaket çerçevesinde 'Düşünmüyoruz' diyoruz. Bizim ne sermaye ne teknoloji olarak ihtiyacımız var. Bizim ihtiyacımız olabilecek tek unsur dünyada daha büyük bir marka haline getirebilecek bir ortaklık olabilir. Fakat işimizi o kadar çok seviyoruz ve manevi bağımız o kadar büyük ki, oraya biri gelecek, bize patronluk taslayacak, hayır, olmaz. İçimize sinmiyor. Biz geçen yıl 100'üncü yılımızı doldurduk, bu kolay bir iş değil. Biz bunu yaparken manevi bağımızı bir tarafa bırakalım özel başka hissiyatlara sahibiz.

Nasıl?

Meslek aşkımız var. Çalışanlarımızla aile duygumuz var. 187''ten beri maden suyu arazisinin sahibiyiz, Osmanlı tapularıyla. Kıdem ortalamamız 17 yıl. Her sene emeklilerimizle ve aileleriyle beraber iftar yapıyoruz. Yarın öbür gün bunlardan koparsak biz yaşayamayız, o insanların suratına bakamayız. Size duygularımın gücünü şöyle anlatayım: Maden suyu fabrikasına gittiğimde ben şunu diyorum, "Allahım bana burada yaşlanmak nasip et, öleceksem de burada öleyim, son nefesimi burada vereyim." Bunun ötesi yok. Elim satışa nasıl gitsin, beni ikna etmeleri çok, çok zor. "Pancar şekeri yerine tatlandırıcı kullansak yalı alırız"

Çok güçlü rakipleriniz var pazarda, zorlanıyor musunuz?

Bizim ürünlerimiz özel olarak tercih edilen ürünlerdir. Zaten raf Türkiye'de en pahalı yerdir, Boğaz'daki arazi, yalı pahalı değildir, raf pahalıdır. Rafa girdiniz, diyelim ki mal dönmüyor, 3 gün içerisinde çıkarsınız ve bir daha oraya giremezsiniz. Bunun için ürününüz iyi olacak. Mesela şeker... Biz yalnızca şeker pancarından yapılmış şekeri kullanıyoruz. Bunun bize ek maliyeti çok büyük, abartmıyorum, ablamla ikimiz 2 senede bir muhteşem bir yalı alabiliriz şeker pancarından yapılmış şeker değil de şeker benzeri tatlandırıcı kullansak. Benim bir evim var, ablamın da bir evi var, yetiyor bize Allah'a çok şükür. İstanbul'a gelince kirada oturuyorum. İnancımız bu.

Kurdaki artış sizin planlarınızı nasıl etkiledi?

Döviz borcumuz yok, o nedenle o yönden bir sıkıntı yok. Ancak tabii herkes gibi başta enerji olmak üzere maliyetlerde kurun etkisini hissediyoruz. Bu da sektörde yavaş yavaş fiyatlara yansımaya başladı. Teknoloji yatırımları olarak bakarsak, biz tesislerimize öyle yatırımlar yaptık ki akıl kârı değil aslında. Binamızın etrafına yeni bina yapıp eskisini alttan aldık, yani tam deli işi. Ama şimdi herkesin gıpta ettiği tesislere sahibiz. "Babamın 80 yıllık formülü hala sır" Erbak, babasının 1930'larda bulduğu Uludağ Gazozun formülünün hâlâ kullanıldığını belirterek "Sır tabii formül. Benzerini yapmaya çalışıyorlar ama olmuyor" diyor. "Sizde de Coca Cola gibi sırrı bilenlerin aynı uçağa binmeme kuralı işliyor mu?" sorusuna da "Formülü olması gerektiği gibi saklıyoruz, öyle diyeyim" diye yanıt veriyor.

Fotoğraf merakı olan Erbak, çok gezdiğini anlatarak bu merakını güncel tartışmalara şöyle bağlıyor: "Türkiye'deki kredi kartı uygulamaları hiçbir yerde yok. Ben mesela çok fazla yer geziyorum ve uçuşlarımın yarısını millerle yapıyorum. Böyle bir şey mantıklı mı?"

Erbak, ailede yeni kuşakların da kendisine benzer iş terbiyesiyle yetiştiğini belirtip "Armut dibine elma düşmez" diyor.

200 milyon doların üzerinde bir ciroyla kapattık. Biz bu işi severek yapıyoruz, çıraklığını yapmadığımız işte usta olmaya çalışmayız. Benim doğduğum ev, ailemin 3-4 nesil doğduğu evin orada kurulmuş bir fabrikadan söz ediyoruz. Şeker çuvallarının içinde büyüdüm ben. Yaptığımızın en iyisini yapalım, başka derdimiz yok.



Son nefesimi fabrikada vermek istiyorum