Köşe Yazıları / Doç. Dr. RESUL İZMİRLİ


Yenilikçi Olmak

Haberleşme ve ulaşımda yaşanan büyük gelişmeler, iş hayatının da paradigmalarını parçalamaya devam ediyor.

Bu arada 'müşteri' ve 'o'nun etrafında şekillenen birçok eski düşünüş ve davranış şekilleri sorgulanıyor, yenileniyor. Mesela eskiden ürünün müşteriye bir şekilde satılması düşünülür, bu ürünün müşteriye ne değer kattığı pek düşünülmezdi. Bu yüzden satışlar 'agresif' denilen 'zorlayıcı' tarzda yapılırdı. Bu yüzden ağzı laf yapan satıcılar 'gözde elemanlar' sayılırdı. Müşterinin bu ürüne ihtiyacı varmış yokmuş düşünülmez, müşteri o mala 'ikna edilirdi.'

Şimdi böyle bir anlayışla bir şirketin devam etmesi mümkün görünmüyor. Yapılacak olan insanların gerçekten ihtiyaç duydukları mal ve hizmetlere kafa yormaktır. Eskiden bunu anlamak belki çok daha kolaydı. Ama şimdi bu konu daha büyük gayret gerektiriyor. 'İnsanlara gerçekten değer katacak hangi mal ve hizmetleri üretmeliyim?' İşte bu soru son yıllarda iş dünyasının en önemli meselesidir.

Bu meselenin çözümü yönetimde ve iş yapma tarzlarında yepyeni anlayışları gerekli kılmaktadır.

Verimlilik, kalite, uygun fiyat artık olmazsa olmaz olmuştur, şimdi çok daha hızlı değişen ihtiyaçlara hızla cevap verecek iş süreçleri gerekmektedir. İşte son yılların gözde konusu 'İnnovasyon' bu ihtiyacı karşılayamaya dönüktür. Yoksa sadece yeni ürünler tasarlamak anlamındaki 'yenilikçilik' değildir. İnnovasyon 'Müşteriye değer katacak mal ve hizmetleri üretip onları mutlu edecek bir şirket kültürü oluşturmaktır.' Bu kültürün içine 'Öğrenen Olmaktan', 'Toplam Kaliteden', '6 Sigmadan', 'Hedeflerle Yönetimden', 'Bütün çalışanlarıyla müşteri memnuniyetine odaklanmış bir takım olmaya' kadar bildiğiniz bütün yönetim kavram ve metodlarını yerleştirebilirsiniz.

Ancak bütün bunların gerçekleşmesi için birinci şart 'yönetici' ya da 'patron' pozisyonunda olanların beyinlerini ve gönüllerini çalışma arkadaşlarına ardına kadar açmalarıdır.

Çalışanlarını işin içine katmadan bu çetrefil iş hayatıyla baş etmek bir hayaldir. Çünkü Henry Ford'u o zaman başarılı kılan 'Emret, kontrol et!' tarzı yönetimi torunları aynen uygulamaya devam etselerdi Ford şirketi çoktan yok olmuştu.

Torun Ford'lar Amerikan kibirlerini kırıp 'Japon tarzını' benimsedikten sonra bellerini doğrulttular. Fakat bu paradigma değişimi kolay olmadı.