Köşe Yazıları / M. SAİD ARVAS


Dünyanın geçici lezzetlerine aldanma

İlimden yalnız âlimler, hikmetten de onu ancak tadanlar bilir. Diğer lezzetler geçicidir, bu ise kalıcıdır. Diğerleri usandırır, buna doyum olmaz.

Nimetler, lezzet veren şeyler demektir. İnsan için Kalıcı olmayan lezzetlerde hayır yoktur. Bu zevklerin en kıymetli olanı aklın ve kalbin aldığı lezzetlerdir.
En az olanı da budur. İlim ve hikmetten beş duyu organımız bir şey anlamaz. Diğer uzuvlarımız da zevk alamaz. En az olanı da budur. İlimden yalnız âlimler, hikmetten de onu ancak tadanlar bilir.
Diğer lezzetler geçicidir, bu ise kalıcıdır. Diğerleri usandırır, buna doyum olmaz. İnsan ne kadar acıksa da belli bir miktar yiyince doyar ve artık yemek istemez. Yediğimiz yiyeceklerin tadını ağzımızdaki dil ile alırız, manevi lezzetleri ise “kalbimizin dili” ile tadarız. Kalbimizin dilinin olduğu Hadis-i şerifle sabittir.
Buyuruyor ki: “İmanın tadını tatmıştır o kimse ki Allahü teâlâyı Rab olarak bilir. İslâm dinini din olarak seçer. Muhammed aleyhisselâmı Resul olarak kabul eder.”

Bu tat bambaşka bir tattır. Bunu tadanlar diyorlar ki: “Eğer cennette de bu kadar lezzet varsa bulunmaz bir nimettir.” Başkalarının uyuyakaldıkları gecenin geç saatinde Rabbi ile baş başa kalan, ona hitap etme şerefine nail olanların aldıkları lezzeti ancak onu tadanlar bilir.

Bu kadar güzel ve kalıcı lezzeti alabilme imkânı varken buna talip olmamak, onu elde edebilmeye çalışmamak akıllı insanın yapacağı iş değildir.
Oyuncakları ile oynayan bir çocuğa; “Oyuncaklarını ver sana çok güzel bir binanın tapusunu verelim!” veya “Seni bir şehre vali veya paşa yapalım!” deseler razı olmaz. Çocuğun oyuncakları, bina sahibi olmak veya makam mevki sahibi olmaktan daha kıymetli değildir; fakat çocuk bunu idrâk edemediğinden razı olmuyordur...

Akıl kemâle erince “kalbin dili” ile tat alınmaya başlanır, o zaman lezzet nasıl bir şeymiş anlaşılır.
İlim ve hikmetten alınan lezzetler kalıcıdır... Geçici olan lezzetler bitince yerini üzüntüye ve eleme bırakır. Üzüntülerin bitmesi lezzettir. Hasta olan birinin şifa bulması, hapiste olan birinin dışarı çıkması onları ne kadar sevindirir.

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: “Dünya hayatında ömrünü nimetler içinde geçiren, fakat ahiretini düşünmeyen bir adamı cehenneme atarlar ve sorarlar:
Sen hiç rahatlık gördün mü? O da (dünyada yaptıklarını unutmuş) hayır hiçbir rahatlık görmedim diye cevap verir... Dünya hayatı sıkıntılı, hastalıklı geçen bir adamı da cennete götürürler. Cennet nimetlerine dalınca ona da sorarlar: Sen hiç sıkıntı çektin mi? O da (hepsini unutmuş) hayır diye cevap verir.”

Kalıcı olmayan nimetler de, sıkıntılar da tamamen unutulacaktır. Demişler ya: “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.”

Evet, dünya hayatı hayal veya uyku gibidir..