Dünyanın, kendisi fani olduğu için saadeti de fanidir. Yaşadığımız dünya, ebedi saadet yeri olamaz. Buradan ayrılacağız, başka bir âleme gideceğiz...
Bir hadis-i kudside Rabbimizin bizi annemizden daha çok sevdiği bildirilmektedir. Süfyan-ı Sevri "rahimehullah" genç bir hastayı ziyarete gider. Artık son demlerini yaşamaktadır. Annesi ve babası baş ucunda ağlıyorlar. Süfyan hazretleri onlara der ki: "Hiç ağlamayın. Oğlunuz öyle birinin huzuruna gidiyor ki, ona ikinizden daha çok şefkatlidir..."
Rabbimizin, bizi çok sevdiğinin sayılamayacak kadar alametleri vardır.
1- Bizi yarattı... Yaratmayabilirdi. Yaratmasaydı hiç kimse bizim niçin yaratılmadığımızın hesabını soramazdı.
2- İnsan olarak yarattı. Dileseydi hayvan olarak, böcek olarak, akrep ve yılan olarak da yaratabilirdi... İnsan, yaratılmışların en kıymetlisidir. Yerde ve gökte ne varsa hepsi bize hizmet ediyorlar. Ağaçlar, bizim için çiçek açıyor, meyve veriyor, çamurlu su içtikleri halde bize bu kadar tatlı ve güzel meyveler hediye ediyorlar. Hayvanlar, bizim için otluyor, et ve süt meydana geliyor bize ikram ediyorlar. Zehirli bir böcekten bizlere bal gibi tatlı ve şifalı bir gıdayı yediriyor...
3- Yaptığımız ibadetlerin karşılığını bize verilen nimetlerle, peşin olarak almış bulunmaktayız. Buna rağmen sevaplarımızı en az bire on ve daha fazla veriyor...
Rabbimiz bizi sevmeseydi, hayırlı işlere samimi bir şekilde niyet edersek onu yapmış olmak gibi kabul buyurmazdı. Günahlarımız, ne kadar çok olursa olsun, pişman olur Rabbimizden af dilersek tevbenin şartlarını yerine getirirsek, hiç günah işlememiş gibi oluruz. Dünya nimetleri ne kadar çok olursa olsun fanidir, kısadır, geçicidir. İnsanoğlu bu nimetlere doyamadan ayrılıyor. Dünya nimetlerinde sade lezzet de yoktur. Hem dişim olsun, hem ağrımasın deseniz olmaz. Bunun için bizi çok seven Rabbimiz, dünya nimetlerini ve saadetini bize az görüyor. Ebedi saadete kavuşmamızı istiyor. Sonsuz saadete kavuşabilmemiz için bizlere davetiye çıkarıyor. Peygamberleri vasıtası ile bu nimeti nasıl elde edebileceğimizi bildiriyor ve yollarını gösteriyor. Dünyanın, kendisi fani olduğu için saadeti de fanidir. Yaşadığımız dünya, ebedi saadet yeri olamaz. Buradan ayrılacağız, başka bir âleme gideceğiz. İbni Abdi Rabbih bir gün Mekhul-i Dimişki'ye sorar: "Cennete girmeyi seviyor musun?" O da "Elbette, kim sevmez ki?" diye cevap verir. Bunun üzerine ona der ki: "Öyleyse ölümü de seveceksin! Çünkü insan ölmeden cennete giremez. Cennetin yolu oradan geçer..."